Türkiye’nin Libya ile yaptığı kıta sahanlığı anlaşması ve Doğu Akdeniz’de attığı stratejik adımlar sonucunda elde ettiği önemli başarıların ardından bölge ülkeleri, Türkiye ile anlaşmak mecburiyetinde olduklarını anladılar.
Bunun üzerine İsrail, ABD’nin de East-Med projesinden çekilmesinden sonra yeni keşfedilen doğalgazın Avrupa’ya tedarikinde problemler yaşamaya başladı.
İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya tedariki, son yıllarda Rusya’ya olan bağımlılığın azaltılması açısından önemli görülmeye başlandı. Bu bağlamda Türkiye, yeni keşfedilen enerji kaynaklarının Avrupa’ya ulaştırılmasında önemli bir geçiş kavşağı olabileceği için bölge ülkeleri de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’ye yakınlaşmak için adeta sıraya girdiler.
Geçtiğimiz ayın başında İsrail Cumhurbaşkanlığı Ofisi, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un 9-10 Mart tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etmeye hazırlandığını açıkladı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal’ın yer aldığı heyet, 16-17 Şubat tarihlerinde İsrail’e giderek, İsrail Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştü.
Ayrıca Kalın ve Önal, Ramallah’ta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la ve Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki ile de görüştü.
Türkiye’nin hamlelerini desteklemeyen muhalefet ise, özellikle son dönemde bölge ülkelerinin Türkiye ile yakınlaşmasından oldukça rahatsız. Muhalefet, bu yakınlaşmaların “taviz verilerek” sağlandığını iddia ediyor.
Selçuk Üniversitesi Rektörü, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Metin Aksoy ve Filistin-İsrail Çalışmaları Uzmanı Dr. Haydar Oruç, Doğu Akdeniz’de elde edilen stratejik başarıları ve sonrasında Türkiye’nin İsrail yakınlaşmasını, Star Gazetesi’ne değerlendirdi:
PROF. DR. METİN AKSOY – SELÇUK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ
“Muhalefetin İsrail ile atılacak normalleşme adımları üzerinden ortaya koyduğu söz konusu eleştiriler, Türkiye’nin dış politikada süregiden ulusal çıkarlarının ön planda tutulduğu kapsamlı, bütüncül ve çok boyutlu diplomasi hamlelerine zarar verebilir.
Türkiye Doğu Akdeniz meselesinde başta gelen aktörlerden biri olan İsrail ile atacağı normalleşme adımları ile Mavi Vatan’ının etki alanını genişletebilir ve bu mesele üzerinden geliştirilecek ilişkiler ile aynı zamanda Filistin çıkmazının aşınmasında potansiyel katkı elde edebilir.
Zira Filistin sorununun çözümü olmaksızın bölgede sürekli bir normalleşmenin yaşanmasının mümkün olmadığı göz önüne alındığında Türkiye, Filistin meselesindeki hassasiyetleri hususunda dikkatli olmalıdır. Dolayısıyla iki taraf arasında yaşanacak normalleşme ve farklı konulardaki işbirliği, taraflar açısından olumlu sonuçları beraberinde getirecektir.
Tüm bu noktalardan hareketle, Türkiye’nin Doğu Akdeniz meselesinde attığı adımlar muhalefet partilerince sıkça eleştirilerin merkezi oldu. Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının çıkarılması, komşu ülkelerle ilişkiler ve bölgede Türkiye’nin hukuki ve siyasi tezlerine karşı çıkan bloklara karşılık İsrail ile atılan normalleşme adımlarını değerlendiren muhalefet partileri, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Filistin meselesinde taviz verdiğini iddia etmektedir. Oysa muhalefet partilerinin İsrail ile atılacak normalleşme adımları üzerinden böyle reflekslerde bulunması dış politikayı tek boyutlu ve aynı zamanda dar görüşlü bir şekilde değerlendirdiklerini göstermektedir. Zira dış politikada herhangi bir meselede atılan adımlar ve bu meseleye dair alınan kararlar diğer konulara etki edebileceği dikkate alınarak bütüncül bir perspektif ile ortaya konur.
Her ne kadar normalleşmenin iki taraf için önemli kazanımları olsa da Filistin meselesi normalleşme hususunda önemli bir konumda bulunacaktır. Zira ilişkilerin normalleşebilmesi için İsrail’in Filistinlilere yönelik sert güce başvurmayı bırakması gerektiği görülmektedir. Nitekim Türkiye’nin bu konudaki tavrı devamlılık arz etmekte ve İsrail’in uyguladığı şiddeti sürekli kınamaktadır. Bu bağlamda Türkiye, normalleşme için İsrail’in göstereceği tavrı önemsemektedir. Olası bir normalleşme Türkiye’nin Filistin sorununda yapıcı ve etkin bir rol oynamasına katkı sağlayacaktır.
Bunun içinde Türkiye hem Mavi Vatan için hem de Filistin sorununu çözmek için bölgede askeri gücüne ilaveten hukuki, siyasi ve ekonomik gücünü de artırmalıdır. Çünkü Mavi Vatan’ın salt askeri araçlarla korunması mümkün değildir. Mavi Vatan’ı iç politikada siyaset malzeme olarak görmek yerine, Türkiye’nin egemenlik ve milli güvenlik sorunu olarak okumak gerekir. Bu sebepten Doğu Akdeniz’deki meselelerin en önemli aktörlerinden olan bir ülke ile atılacak normalleşme adımları Türkiye’nin aynı zamanda bu bölgedeki tezlerini de kuvvetlendirecektir.”
HAYDAR ORUÇ – FİLİSTİN/İSRAİL ÇALIŞMALARI UZMANI
“Sayın İbrahim Kalın ve Sayın Sedat Önal, Filistin ve İsrail ziyaretleri gerçekleştirdi. Bunun amacı şuydu;
Filistin tarafının görüşünü almak. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki ile görüşmeler yapıldı. Türkiye’nin İsrail’le eğer bir adım atması mümkün olursa bu konuda Filistinlilerin de ilave bir talebi ya da herhangi bir çekincesi olup olmayacağı soruldu. Açıklanmamakla birlikte zannediyorum Türkiye, Hamas liderleriyle de görüştü. Yüz yüze olmasa da bir şekilde irtibat kuruldu diye düşüyorum. Çünkü Filistin’deki ikili yapı nedeniyle sadece Mahmut Abbas’la görüşülmüş olması Filistinlilerin istek ve taleplerinin alınması anlamında yeterli olmuyor. Bunun için Halid Meşal ile de görüşülmesi gerekiyordu. Zannediyorum görüşüldü ve Hamas’ın değişik kanallardan yaptığı açıklamalarda, Türkiye ile İsrail’in muhtemel bir normalleşmesine itirazlarının olmadığına yönelik açıklamalar geldi.
Çünkü Türkiye bu konuda çok netti. Türkiye’nin İsrail’le normalleşmesinin –Dışişleri Bakanımız da bunu çok net bir şekilde izah etti- Filistin pahasına olamayacağıydı. Bu konuda Türkiye’nin dış politika tercihlerinde veya adımlarında bir değişiklik yok. Hem Dışişleri Bakanımızın açıklamasında hem de Cumhurbaşkanımızın değişik vesilelerle yaptığı açıklamalarda bu konuda hiçbir soru işareti yok, Türkiye Filistinlilere rağmen İsrail’le normalleşmeyecek, normalleşecekse eğer –iki ülkenin de çıkarları olacaktır elbette- Filistin sorununun da en adil şekilde çözümlenmesi için İsrail’in de ikna edilmesi ve bu sürece katılması sağlanacaktır. Ben zannediyorum ki bu görüşmeler, Herzog’un ziyareti ve eğer olacaksa bizden Cumhurbaşkanı seviyesinde veya başka seviyelerde, İsrail’e ve Filistin’e yapılacak ziyaretlerde bunun adımları atılacaktır diye düşünüyorum. Bu bir eşik olacak, kapıyı açacak ve bundan sonrası gelecektir.”
Star Gazetesi