Francis Walsingham (1532-1590)
Kraliçe I. Elizabeth için 1573 ile 1590 yılları arasında casusluk yapan Sir Francis Walsingham, Tudor hanedanının istihbarat toplamasında çok önemli bir rol oynadı. Bir Katolik ayaklanmasından korkan Kraliçe’nin yetkisi altında hareket eden Walsingham, tacın çıkarlarını korumak için muhbirleri, kriptografları ve mühür kırıcıları işe aldı. Walsingham’ın İngiliz hükümetinin iç istihbarat teşkilatı MI5’in öncüsü olduğu kabul edilir. Walsingham’ın mum mühürlerine bastırdığı gül, MI5’in arması üzerinde hala yer alıyor.
Belle Boyd (1844-1900)
Çoğu kişi tarafından ‘Belle’ olarak bilinen Maria Isabella Boyd, Amerikan İç Savaşı sırasında kötü şöhretli bir Konfederasyon casusuydu.
Savaş boyunca, Birliğe bağlı askerleri ve yetkilileri büyüledi ve onları farkında olmadan stratejik bilgileri sızdırdıkları açık konuşmalara çekti. Belle daha sonra hapsedildiğinde, hücresini denetleyen Birlik muhafızından istihbarat bile aldı.
Mata Hari (1876-1917)
Hollanda’da doğan Margaretha Geertruida Zelle, sonradan aldığı ismiyle Mata Hari, yeni bir kimlik yarattı ve kendini Endonezya kraliyet mirasına sahip egzotik bir dansçı olarak tanıttı. Birinci Dünya Savaşı sırasında müstehcen canlı performanslarıyla tanınan bir sahne sansasyonu haline geldi. Ancak bu dansçı aslında bir casustu. Mata Hari, ölümünün üzerinden 70 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, hala konuşulan bir isim. Peki Birinci Dünya Savaşı’nın en karanlık günlerinde casusluk suçundan gizli bir mahkemede idam edilen Hollandalı bir şapkacının kızı olan Mata Hari kimdi? Hari, ‘’seçkin bir hayat kadını ‘’olarak hareket ederken, dünyanın dört bir yanından son derece etkili sevgililer edindi ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar için bilgi topladı ve bu bilgileri sattı. Kimilerine göre, istihbaratının kazandırdığı askeri avantajlar nedeniyle Hari’nin 50.000 kadar ölüme yol açmış olabilir.
Fritz Joubert Duquesne (1877-1956)
Güney Afrika’da doğup büyüyen Fritz Joubert Duquesne, Boer Savaşı sırasında annesi ve kız kardeşinin bir toplama kampında alıkonulması da dahil olmak üzere İngiliz Ordusu tarafından gerçekleştirilen vahşete tanık oldu. Şiddetle İngiliz karşıtı olan Duquesne, daha sonra Birinci Dünya Savaşı sırasında bir Alman casusu olarak işe alındı. Bir bilim adamı kılığına girerek İngiliz gemilerine erişim sağladı ve değerli bilgiler çaldı. Duquesne’nin casus olduğu süre boyunca birkaç İngiliz gemisinde bomba patlattığı düşünülüyor ve hatta 1916’da İngiltere’nin Savaştan Sorumlu Dışişleri Bakanı Lord Kitchener’ın öldürüldüğü HMS Hampshire’ın batmasından bile sorumlu olabilir.
Dusan Popov (1912-1981)
Sırbistan’da doğan, ancak İngiltere’ye çalışan Dušan ‘Duško’ Popov, İkinci Dünya Savaşı sırasında MI6 için gizli ajan olarak görev yaptı.
Popov’un casusluk kariyerindeki en kötü şöhretli anlardan biri 1941’de yaşandı. Popov’un topladığı istihbarat, onu Japonların Pearl Harbor’a bir saldırı planladıklarına ikna etti. Bilgileri, saldırının nihai olarak gerçekleşmesinden yaklaşık 4 ay önce, Ağustos 1941’de FBI’a iletti. Amerikan makamlarının bu uyarıyı dikkate almadığı, çünkü dönemin FBI direktörü Edgar Hoover’ın Popov’a güvenmediği söyleniyor.
Popov, istihbaratta çalışırken, daha sonra Deniz İstihbarat Subayı olarak görev yapan yazar Ian Fleming ile birlikte çalıştı. Birçok kişi, Popov’un Fleming’in ünlü kurgusal casusu James Bond için ilham kaynağı olduğuna inanıyor.
Anthony Blunt (1907-1983)
1979’da İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, bir Sovyet casusunun İngiliz devletinin kalbinde çalışarak Kraliçe’nin tablolarını yönettiğini ortaya çıkardı. Söz konusu ajan Anthony Blunt, İkinci Dünya Savaşı sırasında Windsor Şatosu’nda çalışmaya başlamış, Marksist düşüncelere sahip, Cambridge’de eğitim görmüş bir akademisyendi. Anthony Blunt: His Lives adlı bir biyografi yazan Michelle Carter’a göre Blunt, Sovyet istihbarat görevlilerine 1941 ile 1945 yılları arasında 1.771 belge sağladı. Blunt tarafından aktarılan çok miktarda materyal, Rusları onun üçlü ajan olarak hareket ettiğinden şüphelendirdi. Blunt meselesi, bir Sovyet casusunun İngiliz müesses nizamının kalbine girmesine izin verildiğini ortaya çıkarmamak için başlangıçta gizli tutuldu. Ancak gerçek, sonunda Başbakan Margaret Thatcher tarafından 1979’da Avam Kamarası’nda yaptığı bir konuşmada ortaya çıktı.
Aldrich Ames (1941’den günümüze)
Aldrich Ames, Soğuk Savaş sırasında CIA’deki konumunu ABD’den gizli bilgileri sızdırmak için kullanan, bir Sovyetler Birliği ajanıydı.
Ames’in CIA’deki pozisyonu bir analistti ve bu rolü, SSCB’ye yönelik Amerikan soruşturmalarını akamete uğratmak için kullandı. Nihayetinde Ames, Sovyetler Birliği’nde sahadaki her Amerikan ajanının adını açıkladı. Faaliyetleri, 10 CIA yetkilisinin infazına yol açtı. Ames ve karısına, bilgileri karşılığında Sovyetler Birliği tarafından en az 2,7 milyon dolar ödendiği düşünülüyor. 1994 yılında tutuklanan Ames, sonunda casuslukla suçlandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
patronlardunyasi.com
